Öğrenci Farklılıkları ve Öğrenciyi Tanıma!
Bir kişi bir sınıfa girdiğinde öğrencilerin sosyoekonomik durum, kültür, etnik köken, özel ihtiyaçlar ve öğrenme biçimi bakımından farklılık gösterdiklerini kolaylıkla gözlemleyebilir. Bu farklılıklar öğrencilerimizin ne öğreneceğini ve bizim neyi nasıl öğreteceğimizi etkileyecektir ama farklılıklar ne olursa olsun öğretim sunmalıyız.
Bu
farklılıkların farkında olursak hem eğitim yöntemlerimizi öğrencilerin öğrenme
ihtiyaçlarına daha iyi uyarlayabiliriz ve farklı öğrenciler için farklı öğretim
yöntemleri kullanabiliriz hem de öğrencilerin davranışları altında yatan
sebepleri kolayca anlayabiliriz.
Bazı öğretmen, ebeveyn ve öğrencilerin zekâ ile ilgili en büyük kavram yanılgılarından birisi, zekânın tek ve bütünleşik bir yapıda olduğudur. Bu anlayış, öğrencilere yavaş/hızlı veya parlak/donuk gibi kelimelerle ifade edebilir. Ama aslında her birimiz zekâmız ne olursa olsun zaman zaman bu kavramlardan biri ya da birkaçı olabiliriz. Çelişkili görünen bu özellikleri, aslında her bir görevin ihtiyaç duyduğu özel beceriler olması açısından açıklayabiliriz.
Okuldaki öğrenimi bir pasta, genel zekayı da bu pastanın bir dilimi gibi düşünürsek; %25 genel zekâya, %75 ise sosyal yetkinliğe atfedilebilir. Bu açıdan öğrencilerimizin belirli güçlü yönlerini bilmek ve eğitim hedeflerimizi buna göre değiştirmek etkili öğretimimize, öğrencilerimizin performansını sadece genel zekâlarını yansıtan şekilde kategorilere ayırmaktan çok daha fazla katkı sağlayacaktır.
Genel zekânın özel kabiliyetlere bölündüğünü bilmemiz, öğrencilerinizin belli alanlardaki becerilerinin öğrenmelerini doğrudan nasıl etkilediğini görmemize yardımcı olacaktır. Genel zekâ yerine özel zekâ ölçütlerini savunanlar da mevcuttur örneğin Gardner (Tek zekâ yerine farklı beceri). Bu ayrı beceri kavramının, öğretimsel yöntemleri; öğrencilerin güçlü yönlerine göre uyarlayıp az gelişen yönlerini telafi etmek ya da bunları güçlendirmek gibi bir avantajı vardır.
![]() |
Gardner’ ın
Çoklu Zekâ Kuramı |
Kültürel,
dilsel ve sosyoekonomik çeşitliliğin sonucunda bireysel farklılıklar da sürekli
artış göstermektedir. Öğretmenlerin planlamalarındaki çeşitlilik de bu çeşitliliğe
cevap verecek şekilde olmalıdır. Bu çeşitlilik aynı zamanda çeşitlilikle ilgili
muhtemel ön yargıların da farkında olmayı gerektirir. Örneğin sınıfta çalışacağımız
ve kullanacağımız öğretim tekniklerinin bazılarının kültüre duyarlı olduğunu
hatırlamamız gerekmektedir.
Araştırmacılar, farklı kültürlerden
gelen öğretmenlerin çocukların davranışlarını farklı yorumladıklarını gösteren
birçok örnek sunmuşlardır ve buna karşılıklı mesafe koyma adını vermişlerdir. Bu
davranışın bir türünde öğretmenler ve öğrenciler dili, belli bireyleri gruba
dahil edecek veya gruptan dışlayacak şekilde kullanırlar.
Kültürel farklılıklara ek olarak
sosyoekonomik statü de farklılıklar da mevcuttur. Hatta sosyoekonomik statü
öğrenci başarısında o kadar etkili bir değişkendir ki ebeveynlerin gelir ve
eğitim seviyesinden başka şeyler de ifade ettiği açıktır. Örneğin yoksul olmayan
çocukların evleri ve çevreleri dışındaki dünyaya dair bilgileri daha erken
yaşta edinmeleri veya kitaplara, sosyal ağlara, kültürel olaylara internete ve
eğitim kaynaklarına sahip insanlara daha çok erişimleri olduğundan bu
çocukların okuma ve konuşma becerileri daha hızlı gelişmektedir.
Bazı araştırmacılar ise başarıya
ulaşmanın önündeki güçlükleri açıklarken azınlık ve göçmen öğrencileri için
dilin önemine değinmiştir. Bir dil, bir kültürel grup tarafından evde ve okulda
farklı kullanılıyorsa bu altkültüre mensup bireyler dezavantajlı durumdadırlar.
Farklılıkların kabiliyet ve dil gibi genetik ve kültürel etkenlerle
açıklanmasına kültürel eksiklik modeli adı verilmiştir ama bu model, okul
performansının artırılması için çocuğa ne sağlanması gerektiği yerine çocukta
neyin eksik olduğuna odaklandığı için ağır biçimde eleştirilmiştir. Bu eleştirilen
modelin yerini çeşitlilik hakkında farklı bir düşünce tarzı getire kültürel farklılık
modeli almıştır. Bu modele göre; okulun rolü, çocuğun kendi dilini ve kültürel
olarak yerleşmiş öğrenme tarzını ortadan kaldırmak ya da azaltmak değil bu
bağlamsal faktörlerin öğrenme üzerindeki etkilerinin üstesinden gelecek ve
onları bilginin aktarımı için değerli bir araç olarak kullanacak zengin ve
doğal bir öğretim ortamı sağlayarak bu öğrencilerin yaşayacağı güçlükleri telafi
etmektir.
Öğrencinin kişiliği ve öğrenme tarzı
da öğrenme farklılıklarını etkilemektedir. Öğrenci Erikson’ a göre okul hayatı
boyunca üç kriz dönemi geçirmektedir (1. Başarıya karşı aşağılık duygusu, 2.
Kimlik kazanmaya karşı kimlik karmaşası, 3. Yakınlığa karşı yalıtılmışlık). Öğrencilerin
okul çağında görülen bu üç krizdeki ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı
olmak için öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri yollar oluşturulmalıdır.
Araştırmacılar öğrenme stili
farklılığı açısından öğrencileri gruplarken temelde insanların dünyaya nasıl
baktığıyla ilişkilendirirler. Örneğin alan bağımlı olan insanlar dünyayı büyük
bağlantılı yapılar şeklinde görme eğilimindeyken alan bağımsız olanlar
manzaraya yakından bakıp daha küçük parçaları fark ederler.
Derslerinizde esnek olabildiğinizde, derslerinizi öğrencilerinizin güçlü yanlarına göre uyarlayarak farklı yeterliliklere sahip, farklı etnik kökenlerden ve ırklardan gelen öğrencilerinizi dikkate alıp farklı öğretim yaklaşımları kullanarak ve okul-aile birliğini teşvik ederek bu problemleri çözmek için ihtiyaç duyulan çeşitliliği ortaya çıkarabilirsiniz. Her şeyin ötesinde, verdiğiniz eğitim bütün öğrencilerin iş birliği içinde çalışmasının önemini vurgulamalıdır.
.
.
Kaynak:
Etkili Öğretim Yöntemleri; Araştırma Temelli Uygulama (Çeviri Editörü: Prof. Dr. M. Bahaddin ACAT, 2015) / (Effective Teaching Methods; Research-Based Practice) (Gray D. Borich, 1988)


Yorumlar
Yorum Gönder